“Bir yerde 50 altınınız bulunsun… Altın namus kurtarır”

Rüştü Bozkurt: İnsan davranışını derinden etkileyen olgulardan biri de “göç” etmektir. Çocukluğumdan bu yana atalarımızın evini barkını, tarlasını, tapanını, yerini yurdunu terk etmesinin yarattığı etkileri yaşıyor ve gözlüyorum...

“Bir yerde 50 altınınız bulunsun… Altın namus kurtarır”

RÜŞTÜ BOZKURT

Göç eden, yeni bir yeri vatan edinen insanla­rın maddi ve kültürel değerlerini düşünür­ken, “altının” değişik işlevlerine tanıklık et­tim: Altının 5 özelliğiyle ilgili düşüncelerimi paylaşmak istiyorum: Alış-verişi geliştiren güven kay­nağı olması, nakit ihtiyacını karşılaması, namus parası olabilmesi, prestij aracı olması, evrensel geçerliliği...

Alış-veriş ve güven

Karşılıklı güven “sosyal mesafe ayarının” yapıtaşıdır. İnsanların durumu, konumu ne olursa olsun kendileri­ne bir “rol” belirlerler. Sadece kendilerine biçtikleri “rol” ile yetinmez, ilişki ve etkileşimde bulundukları bütün insanlara da yakından uzaklara doğru ağırlığı değişen “roller” belirlerler. Eğer, kendilerine biçtikleri rolleri dü­zenli biçimde oynarlarsa kendilerinden hoşnut olurlar. Başkaları da muhatabının biçtiği rolü oynarsa aradaki ilişkiler sürer. İnsanlar, başkalarına biçtiği rollerde ak­sama görürse kırılırlar. İnsanların rol anlayışı, rol payla­şımı, rollerin oynanması en kırılgan yanlarından biridir.

Bizimle başkaları arasındaki ilişkilerin sürdürülebilirliği, biçilen rollerin hayatın gerçekliğine ne kadar uygun ol­duğu önemlidir. Eğer kendimize ve başkalarına biçtiği­miz roller gerektiği gibi oynanamazsa “sosyal mesafe” ayarları bozulur; “karşılıklı güven” sarsılır; iletişim ve ilişkilerde anlama ve anlatma sorunları büyür.

İnsanoğlu, özellikle alış-veriş konusunda her yerde ve her zaman geçerli olabilecek standart bir değer arayı­şında olmuştur. Ürün takas etmenin sınırlarını aşabil­mek için alış-verişte evrensel geçerliliği olan bir değer aramıştır; dünden bugüne “altın madeni” sığınılan bir kale gibi, alışverişi geliştiren “güvenli araç” olma özelli­ğini sürdürmektedir.

 

Nakit ihtiyacını karşılaması

Altının bir başka önemli işlevi de “nakit ihtiyacını” her yerde, her zaman karşılayabilmesidir. Altın alış- verişi yapan yerler teşkilatlanmış ve kurumsallaşmış yapıları gibi, teşkilatlanmamış merkezler olarak da ülkeden ül­keye değişmekle birlikte çok yaygın olan yerlerdir.

Anadolu örneği ele alırsak, çiftçilikle geçinen halk, ha­sat mevsiminde nakde dönüştürdüğü parasını, banka gibi güvenli kurumların olmadığı dönemlerde, yörenin güvenilir sarraflarında altın olarak tutabilmektedir. Özellikle “yastık altı saklamanın” güvenilir değilse, yö­renin güvenilir esnafında altın saklama geleneği vardır.

Özellikle piyasada sürekli işlem görmeyen, tek ya da birkaç ürüne dayanan geçim örgütlenmelerinde, ör­neğin çeltik ve zeytin gibi, hasat mevsiminde piyasa­dan elde edilen para altına çevrilmezse kısa zaman­da borçlara, düğün ve diğer ihtiyaçlara harcanmakta, üretici yılın iki ayında “vezir”, diğer zamanlarında borç­lanmış bir “rezillik” yaşayabilmektedir. Halkın altınını, gelire ihtiyaç olduğu zaman erişebilmek için evinde ama genellikle yörenin güvenilir altın alış-verişi yapan esnafında saklaması geleneği dünden bugüne kadar sürmüştür.

Banka sistemi altına dayalı nakit yönetme gelenek­lerini geriletse bile, sosyolojide “farklı dönemlere ait olanlar eşzamanlılığı ilkesi” işlemekte, özellikle belirsiz­liklerin arttığı kriz dönemlerinde yastık altında, banka kasalarında, güvenilir esnafta altın bulundurma algısı devam etmektedir.

 

Namus parası

Babam bildim bileli 50 altınlık bir varlığı kolayca erişe­bileceği yerde tutardı... Bir gün kendisine bu durumu sorduğumda, ailenin bir ilkesi olduğu, aile büyüklerinin gençlere 50 altın miras bıraktığını anlattı; bunun bir “namus parası” olduğunu söyledi. Biriktirdiği 50 altını zor zamanlarda harcardı ama, kısa zamanda onu tek­rar aynı miktara getirmek için özen gösterirdi.

Geleneğin köklerini aramak için ailemizin göç ettiği Şavşat’ta da konuyu sorguladım... Orada izleri olsa da çok belirgin değildir. Gürcistan’da Gori’de sorgula­dığımda, ülkenin çok sık işgale uğradığı, halkın zaman zaman dağlara sığınmak zorunda kaldığı, o nedenle belli bir altın para biriktirme geleneğinin eskiden yay­gın olduğunu söyleyenler oldu.

Bugün ülkemizde belli bir altın miktarını “namus para­sı” olarak tutanların ne kadar yaygın olduğunu bilmiyo­ruz. Belirsizlik, korku ve kaygıların arttığı dönemlerde “altına yöneliş” gazete başlıklarına kadar taşındığına göre, altınla ilgili analiz yapanların böylesi değişkenleri de dikkate almaları gerekiyor.

Prestij yaratması

Buraya kadar anlattığımız işlevleri nedeniyle altın önemli bir birikim aracıdır; o nedenle bireysel düzlem­de, topluluklarda ve toplum ölçeğinde de “prestij aracı” olma özelliğini korumaktadır.

Düğünlerde aileler ve genç kızlar “altın takı” yarıştırma­sı yapar... Başka alanlarda olmayan ya da çok zayıf olan “kayıt altına alma alışkanlığı” düğünlerde yaygındır.

Bizim kuşağın çocukluk dönemlerinde insanların zen­ginliğini anlatmak için “iki küp altını varmış…” ya da “altınları tenekelerde saklıyormuş”, “altınlarını evinin sadece bir çocuğunun bildiği bir yerine gömmüş” an­latımı yaygındı…

Zenginlik ve güç kaynağı olan altın, uzun süre “bası­lan para karşılığı” olarak da önemli bir işlev görmüştür. Demek ki, altın bireylerin olduğu kadar, topluluğun ve toplumun da prestij ve güç kaynağıdır.

Altın konusu, toplumların alış-verişi ve geçim örgüt­lenmesinde her zaman güncelliğini korumaktadır. Bu açıdan bakarak, altının gelecek dönemlerde de nasıl konumlanacağını da sorgulamak gerekir.

Evrensel geçerlilik

Altının üzerinde durulması gereken bir yönü de “ev­rensel geçerliliği”dir. Altın yerel ölçekte yaşamımızı kolaylaştıran bir varlık, bir araç olduğu gibi, küresel ölçekte de görece farklı olsa da geçerliliği olan bir ma­dendir.

Temel amacımız, maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmaktır. Altın, alış-verişi gelişti­ren ve güvenin kaynağı olan özellikleri nedeniyle de iz­lenmesi, gözlenmesi ve bilinmesi gereken bir konudur.

Zamanın ruhunu kavramak, küresel ölçekte sosyo-e­konomik, sosyo-stratejik, sosyo-politik ve sosyo-psi­kolojik etkileri, hükümet kararlarını, nüfus hareketleri ve göçleri, işgücü gelişmelerini, gelenek değerlerinin etkilerini ve teknolojinin etkilerini izlemeyi, gözlemeyi ve değerlendirmeyi gerektirir. Bu değerlendirmede de “altın değişkeni” vardır... Etkili bir karar sürecinde altın dikkate alınmalıdır.

(Bu yazı 6N+ Magazine dergisinin ilk sayısında yer almaktadır.)