Kapalıçarşı nasıl keşfedilir?

“Bir yeri tanımanın en güvenilir yolu, orada adım adım dolaşmaktır.” derler. Biz de bu yazıda okuru Kapalıçarşı’da bir gezintiye çıkaracağız. Hem sokaklarında bir yolculuk olacak bu hem de tarihin tozlu sayfalarında…

Kapalıçarşı nasıl keşfedilir?

MURAT CEM

Büyük Çarşı, Çârşû-yı Kebîr  ya da halk arasındaki yaygın adıyla Kapalı Çarşı, İstanbul’un Beyazıt, Nuruosmaniye ve Mercan semtlerinin ortasında yer alan dünyanın en büyük ve en eski kapalı çarşılarından biri... Yabancıların Grand Bazaar dedikleri çarşı geçmişte olduğu gibi bugün de ekonominin kalbinin attığı bir yer... Altın ve döviz fiyatları için hâlâ önemli bir merkez.

Yılda ortalama 40 milyon ziyaretçiyi ağırlayan 45 bin metrekarelik kapalı alana sahip Kapalıçarşı’da 62 sokak, 2 bedesten, 18 han, 22 kapı ve 3 bin 600 dükkân bulunuyor. Bu dükkanların 800’e yakını kuyumcu ve sarraf dükkânı. Dört yıl öncesine kadar bu sayı binin üzerindeydi. Sayıları azalmakla birlikte Kapalıçarşı’daki altın işçiliği bugün de Türkiye ölçeğinde bir trend öncüsü kabul ediliyor.  

Çarşıda altından halıya, çantadan tekstil ürünlerine, antikalardan hediyelik eşyalara, lokumdan baharata kadar her türlü ürünü bulmak mümkün. Son yıllardaki “turistik cazibe merkezi” vurgusu, Arap turistin çoğalması, Galataport’un açılması gibi gelişmeler çarşının geleneksel esnaf profilini değiştirdi. Kuyumcuların bir kısmı yüksek kiralar nedeniyle çarşıdan taşınmak zorunda kalırken yerlerine lokumcu, baharatçı, halıcı açıldı. Çarşı, bugün altmıştan fazla sektörün platformu durumunda.

Kapalıçarşı aynı zamanda unutulmaya yüz tutmuş el sanatlarının yaşatılmaya çalışıldığı bir merkez. Geçmişte çarşıya değer katan geleneksel sanatlar ve zanaatlar günümüzde de varlığını sürdürmeye çalışıyor. Ata mirası hakkaklık, mıhlamacılık, sadekarlık, tezhip, murassa, sedef gibi pek çok el sanatı Kapalıçarşı’da ustalar yoluyla varlığını sürdürüyor.

Kapalıçarşı’nın bugününe kısaca göz attıktan sonra biraz da tarihte yolculuğa çıkalım. Çarşının hikayesi 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet’in, Ayasofya’ya gelir getirmesi amacıyla Cevahir ve Sandal bedestenlerini kurdurmasıyla başlıyor. Bedesten diye değerli malların alım/satım ve depolama işlevlerinin yürütüldüğü dışa kapalı, sağlam kagir yapılara deniyor. Zamanla bu bedestenlerin çevresine inşa edilen dükkanlar ve iş hanlarının bazıları da üzerleri kapatılarak çarşıya ekleniyor. Burasının “Kapalıçarşı” olarak anılması ise tahminen 18. yüzyıldan sonraya tekabül ediyor. 1701 yılında çıkan yangın sonrasında çarşı esnafı ile istişare eden İstanbul kaymakamı vezir Çerkez Osman Paşa çarşının kapladığı alanın tümünün üzerinin yangın tehlikesine karşı kapatılmasına karar vermiş ve bunu uygulatmıştır. Çarşı 1894’te büyük zarar gördüğü deprem sonrasında Sultan II. Abdülhamid tarafından yeniden tamir ettirilirken büyük ölçüde nihai şeklini de alıyor.

Çarşının çekirdeğini oluşturan Bedesten-i Atik de denilen Cevahir Bedesteni adından da anlaşılacağı üzere eski devirlerde daha çok mücevherat satıcılarının yoğunlaştığı bir ticaret alanıydı. Kapalıçarşı’nın en özgün kısımlarından birinin de burası olduğu biliniyor. Günümüzde ise antikacılar, boncukçular, lületaşı satıcıları, kuyumcular, gümüşçüler, bakırcı ve saatçileri barındırıyor.

Eski devirlerde bu bedesten aynı zamanda kiralık kasa işlevi de görürdü. Burada bulunan ve dolap adı verilen yerden biraz yüksekçe küçük muhafaza hücrelerinde sandıklar içinde bazı insanlar takı, mücevher ve altınlarını saklarlardı. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde bu duruma şöyle dikkat çekiyor: “İstanbul’un kalabalık ve seçme yerinde, Osmanoğulları’nın büyük hazinesidir ki güya kahkaha kalesidir. Bütün sefere gidenlerin, vezirlerin ve ayanın malları buradadır ki yer altında nice yüz demir kapılı mahzenleri vardır. Doğuya açılan kuyumcular kapısı vardır ki bu kapı üzerinde kanatlarını açmış korkunç bir kuş sureti vardır. Bu sureti kapıya nakşetmekteki amaç şuydu: Kazanç denilen şey havaya uçan vahşi bir kuştur. Eğer bu kuşu nezaketle avlayabilirsen bu bezistanda kar edebilirsin!”

Sandal Bedesteni’ne gelince; burası adını Bursa’da üretilen ve sandal adı verilen bir tür değerli kumaştan almaktaydı. Doğal olarak burada değerli kumaşların, halıların satıldığı bir ticari ortam oluşmuştu. 1980’li yıllara kadar bu özelliğini devam ettirdi. Bedestende yoğun olarak halı müzayedeleri yapılıyor, mücevher, mobilya, fotoğraf, tablo gibi antika değeri olan objelerin satışı gerçekleştiriliyordu. Bugün ise burada Nusret’in et lokantası yer alıyor.

 

Kapalıçarşı’nın çatısına çıkabilirsiniz

Tarih boyunca 20’yi aşkın deprem ve yangın felaketine uğrayan Kapalıçarşı, sayısız onarım geçirdi. İki yıldır da aşamalar halinde devam eden restorasyonun ve depreme karşı güçlendirme çalışmalarının haziran ayında tamamlanması bekleniyor. Bu güncel bilgiden sonra yakın tarihte gündemi çok meşgul eden bir hatırlatmada bulunacağım. 2012 yılında James Bond filminin Skyfall serisi İstanbul’da çekildi. Nisan ayında yapılan çekimlerde, tarihi çarşının çatısına çıkarılan 3 motosiklet çatı üzerinde ciddi tahribata yol açtı. Bu durum hem medyada hem sosyal medyada tepkilere yol açmıştı. Çatı 2017 yılında restorasyona alındı ve tamiri yapıldı. Günümüzde ziyaretçiler Kapalıçarşı’nın çatısına çıkarak 15-20 dakikayı geçmemek üzere hem burayı ziyaret edip hem de fotoğraf çekebiliyorlar.

Bu kısa anımsatmadan sonra Orhan Veli’nin şu dizesini mırıldanarak gezimize başlıyoruz.

“Kapalıçarşı deyip geçme;

Kapalıçarşı,

Kapalı kutu”

Biliyoruz ki çarşının karmaşık yapısı, labirenti andıran mimarisiyle baş edebilmenin en doğru yolu kaybolmaktır.

 

Hangi kapıdan gezmeye başlamalı?

Kapalıçarşı’nın toplam 22 kapısı var. Beyazıt, Kuyumcular, Mahmutpaşa, Nuruosmaniye, Örücüler, Sepetçihan, Takkeciler, Yorgancılar, Tavukpazarı ve Zenneciler bu kapıların en büyük olanları. Fakat en çok kullanılan iki kapısı, Beyazıt ve Nuruosmaniye kapıları. Çünkü çarşının ana caddesi olan Kalpakçılar Caddesi bu iki kapı arasında uzanıyor. Biz de Nuruosmaniye Kapısı’ndan giriş yapıyoruz. Bu taç kapı sadece zengin süslemesi ve uzunca kitabesiyle değil, tuğralı Osmanlı devlet armasıyla da oldukça haşmetli bir görünüşe sahip. Osmanlı devlet armasının altına uzunca iki satır halinde yazılmış yazıyı devrin önemli hattatlarından Sami Efendi (öl. 1912) kaleme almış. Osmanlıca ibare şu şekilde:

“Zînet efzâ-yı makâm-ı muallâ-yı hilâfet-i İslâmiyye ve erîkepîrâ-yı saltanât-ı seniyye-i Osmâniyye es-Sultân ibni’s-Sultân ibni’s-Sultân es-Sultân el-Gâzi Abdülhamid Han-ı Sânî Hazretleri’nin cümle-i müessir-i umrân-ı küsterî-i hümâyûnlarından olmak üzere işbu çarsû-yı kebîr bin üç yüz on dört sene-i hicriyyesi Rebîulevvelinde müceddeden ta’mîr olunmuşdur.”

 

Yani Sultan Abdülhamid’in yangın sonrası çarşıyı tamir ettirmesi nakşedilmiştir. Nuruosmaniye Kapısı’ndan Beyazıt Kapısı’na doğru giden geniş ana cadde, yani Kalpakçılar Caddesi’ne ev sahipliği yapıyor. Kalpak, çok değil, bundan bir asır kadar önce bağımsızlığın ve özgürlüğün sembolü; hatta Kurtuluş Savaşı’nın simgelerinden biriydi. Bugün bu kelime unutulmaya yüz tuttu; fakat eskiden alışveriş yapmak ya da gezinmek için yolunu Kapalıçarşı’ya düşürenler burada kalpakların, yani kürklü şapkaların satıldığını görebilirlerdi. Günümüzde Kalpakçılar Caddesi’nde çok sayıda kuyumcu bulunuyor; cadde, haliyle altın rengine boyanmış.

Geçmişte Kapalıçarşı’da her sokak belli esnaf sınıfına ayrılmıştı. Bugün Tıpkı kalpakçılar gibi kendi yok adı var birçok meslek grubunun da sokak adlarında yaşadığını görüyoruz: Fesçiler, Kavaflar, Yağlıkçılar, Çuhacılar, Serpuşçular, Perdahçılar, Sırmacılar, Sedefkarlar, Miğferciler, Tuğcular...

Artık bu sokakların çoğunda altın ve mücevher, başta halı olmak üzere geleneksel el sanatlarının örnekleri, Osmanlı avizeleri, şamdan, saat, gümüş yemek takımları, işlemeli bardaklar, nargile, kumaş gibi ürünler satılıyor.

Daha çok turistik eşya satıcılarının, rengarenk vitrinlerin ve döviz dükkanlarının olduğu sokaklarda gezintimize ara verip hanlara göz atıyoruz.

 

20 civarında han var

Eskilerin bir tabiri vardır: Sen hancı, ben yolcu. Kapalıçarşı’daki hanlar da yüzyıllardır çok sayıda insanın gelip-geçtiği mekanlar oldu... Kaynaklarda her ne kadar Kapalıçarşı içinde 20 civarında han yapısından bahsedilse de çarşının sınırları zaman içinde sürekli değiştiğinden bu sayı da döneme göre farklılık göstermektedir. Kimi han yapısı Kapalıçarşı’nın dışında gibi görünse de girişleri çarşının içinden sağlanmaktadır. Bu hanları da göz önüne aldığımızda içlerinde, Osmanlı devrinde üretimi yapılan ürünün adını taşıyan Çuhacı, Yağcı, Safran, Astarcı, Cebeci, Sarraf, Pastırmacı, İmameli, Halıcı, Kaşıkçı, Kebapçı, Baltacı Han gibi hanlar bulunur. Diğerleri ise adını ya kurucusundan ya da farklı bir nedenden dolayı almıştır: Ali Paşa, Ağa, Kızlarağası, Bekçi, Emek, Yolgeçen, Yaldız, Kalcı, Ekberiye, Zincirli, İmam Ali, Rabia, Bodrum, Yarım Taş Han, Çukur ve Çinili.

 

Zincirli Han atmosferiyle büyülüyor

Bu hanların içerisinde en çok ziyaret edileni, fotoğrafı çekileni Zincirlihan. Kapalıçarşı’nın Nuruosmaniye kapısından girince sağdan ikinci sokağa sapıp yolun sonuna kadar gittiğinizde karşınıza çıkıyor. Dar bir avlusu bulanan handa irili ufaklı birçok kuyumcu, halıcı müşteri bekliyor. Hakkak, mıhlamacı gibi sanatkârlar da bu dükkanları atölye olarak kullanıyor. Cebeci Han ise Yağlıkçılar Caddesi üzerinde... Kalcılar Han, Kapalıçarşı’nın Mahmutpaşa Kapısı’nın girişinde bulunuyor. İsmini ise kuyumcuların alet edevatlarından arta kalan tozlardaki altın parçalarını ayıklayan ve onları geri dönüşüme sokan kalcılardan alıyor. Yapının 18. yüzyılda yapıldığı tahmin ediliyor. Bugün ise gümüşçülerin, gümüş ve döküm atölyelerinin olduğu bir han. Ermeni mücevher ve kuyum ustalarının yetiştiği Çuhacı Han’da bugün de altın imalatçıları bulunuyor.

Hanlar bölgesindeki gezimizi noktalarken lezzet duraklarına da göz atıyoruz. Kapalıçarşı, sadece kuyumculara, kürkçülere, dericilere ev sahipliği yapmıyor. Burası aynı zamanda bir lezzet üssü. Köftecisi, dönercisi, kebapçısı, restoranı, pastanesiyle bol alternatif sunuyor. Ünlü tarihi Şark Kahvesi’nde çayımı yudumlarken Kapalıçarşı’ya bir daha gelmenin hesabını yaparak mekândan ayrılıyorum.

Son olarak haftanın her günü açık olan çarşı yazın 08.30-19.30, kışın ise 08.30-19.00 saatleri arasında hizmet veriyor.

 

ALTIN VE DÖVİZ PİYASASIN KALBİ: AYAKLI BORSA

Kapalıçarşı’da yüklü miktarlarda spot döviz ve altın işlemlerinin gerçekleştirildiği dar iki sokak var. Buraya “Ayaklı Borsa” deniyor. Altıncılar Sokak’ta döviz işlemleri, bir üstündeki Varakçı Sokak’ta ise yüklü miktarlarda altın alışverişi yapılıyor. Ayaklı borsada milyonlar, milyarlar seviyesinde döviz ticareti sadece “aldım” ve “sattım” denilerek ayaküstü sonuçlandırılır. Bazı dönemlerde buradaki işlemlerin döviz kurlarının artmasına neden olduğu düşüncesiyle polis eliyle borsaya müdahale edilmiştir. Ayaklı borsadaki alış-verişten farklı kalıpları, yazılmamış ilke ve kuralları vardır. Burada bir alış-veriş yapılır, işlem bozulursa piyasa onu bağışlamaz. Alış-verişi bozan borsadan dışlanır. Sözleşmeler konuşulur; söz güvenine dayalı mekanizmalar işler. Günümüzde kurları belirleme gücünü kaybetmiş olsa da Kapalıçarşı hala altın ve döviz piyasasının kalbi olarak bilinir, röportajlar oradaki esnafla yapılır.

 

İçinden dünya geçiyor

Kapalıçarşı Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Kurtulmuş, Kapalıçarşı’yı şöyle tanımlıyor: “Kapalıçarşı’yı görmedim” demek bize biraz eksiklik gibi geliyor. Kapalıçarşı olarak gönlümüzü, kapımızı bütün dünyaya açmış durumdayız. ‘İçinden dünya geçiyor’ bizim mottomuzdur. Kapalıçarşı’nın içinden her gün dünya geçmekte. Hem gerçek manada hem de mecazi olarak da böyle. Herkesi çarşıyı gezmeye davet ediyoruz.

  

Kapılar, hanlar, sokaklar

Kapalıçarşı’yı gezisini bir güne sığdırmak pek kolay değil. Geziye başlamadan önce sıkı bir hazırlık gerekiyor. Onlarca kapı, han ve sokak sizi sürprizleriyle bekliyor. Biz burada isimlerini vermekle yetinelim.

Kapılar: Beyazıt, Çarşı Kapı, Çuhacı Han, Kuyumcular, Mahmutpaşa, Nuruosmaniye, Örücüler, Sepetçi Han, Takkeciler, Tavukpazarı, Zenneciler, Kürkçüler, Kılıççılar, Sorguçlu Han, Bodrum Han, Cebeci Han, Tacirler, Mercan, Merdivenli, Yorgancılar, Hacı Hüsnü,  Lütfullah

Hanlar: Ağa, Alipaşa, Astarcı, Balyacı, Bodrum, Cebeci, Çukur, Çuhacı, Hatipemin, İçcebeci, İmamali, Kalcılar, Kapılar, Kaşıkçı, Kebapçı, Kızlarağası, Mercan, Perdahçı, Rabia, Safran, Sarnıçlı, Sarraf, Sepetçi, Sorguçlu, Varakçı, Yağcı, Yolgeçen, Zincirli ve Evliya.

Sokaklar: Acıçeşme, Ağa, Altuncular, Aminçiler, Araracıoğlu, Aynacılar, Basmacılar, Çuhacıhanı, Bitpazarı, Fesçiler, Ganiçelebi, Hacıhasan, Hacıhüsnü, Hacımemiş, Halıcılar, Hazırelbiseciler, İplikçiler, Kahvehane, Kalpakçılar, Karakol, Karamanlıoğlu, Kavaflar, Kazazlar, Keseciler, Kilitçiler, Kolancılar, Koltukçu, Kürkçüler, Lütfullahefendi, Mercançıkmazı, Muhafazacılar, Mühürdaremin, Ortakazazcılar, Örücülerhamamı, Parçacılar, Perdahçılar, Püskülcüler, Reisoğlu, Ressam, Sahaflarbedesteni, Sandal, Sandalbedesteni, Serpuççular, Sıraodalar, Sipahi, Tacirler, Takkeciler, Tavukpazarı, Terlikçiler, Terzibaşı, Terziler, Tuğcular, Varakçıhan, Yağlıkçılar, Yarımtaşhan, Yeşildirek, Yorgancılar, Yüncühasan ve Zenneciler.

 

Kapalıçarşı’da çekilen filmler

Her devirde yabancı gezginlerin seyahatnamelerinde, şairlerin mısralarında, ressamların tablolarında bir masal dünyası gibi yaşatılan Kapalıçarşı’ya sinema sektörü de kayıtsız kalmadı. Son dönemde çekilen filmlerden bazılarını derledik:

  • Aksiyon sinemasının sevilen ismi Jackie Chan’in 2001 yapımı The Accidental Spy’ı, Türkiye’de izleyici karşısına “Altın Yumruk İstanbul’da” adıyla çıkar. Film Çemberlitaş ve Kapalıçarşı sahneleriyle akıllarda yer eder.
  •  Tom Tykwer’in 2009’da yönettiği, Naomi Watts ve Clive Owens’ın başrollerini paylaştığı The International/Uluslararası, politik gerilim türünde bir filmdir. Kapalıçarşı’da çekilen final sahnesinde Türk oyuncu Haluk Bilginer de yer alır.
  • Ben Affleck’in birçok ödül alan 2012 yapımı yakın tarih draması Argo 1979’da İran’daki Amerikan konsolosluğuna yapılan baskın ve sonrasında yaşanan rehine krizini anlatır. Kapalıçarşı’da 10 sokak ve 150 dükkan kiralanarak tabelaları değiştirilir, böylece mekan Tahran’ın kapalı çarşısına benzetilir. İstanbul’da çekilen fakat İstanbul’u anlatmayan film “en iyi film” dalında Oscar kazanır.
  • James Bond, 2012’de Skyfall ile İstanbul’a gelir. Daniel Craig başroldedir. Bond, bu kez motosikletiyle Kapalıçarşı’nın çatısında boy gösterir. Ayasofya ve Sultanahmet Meydanı’nın da kullanıldığı film, İstanbul’da çekilen en önemli filmlerden biri olur. 
  • 2012’de İstanbul’a gelen Fransız yönetmen Olivier Megaton, Takip: İstanbul adlı bir macera filmi çeker. Başta Kapalıçarşı olmak üzere bütün İstanbul’da süren takip, film boyunca İstanbul görüntüleriyle süslenmiştir.
  • Russell Crowe’ın 2014’te yönettiği Son Umut, Kapalıçarşı sahneleriyle göz doldurur, ayrıca birçok ödüle layık görülür. 
  •  Dan Brown’un Robert Langdon serisinin dördüncü kitabından uyarlanan 2016 yapımı Inferno son yıllarda İstanbul’da çekilen yabancı filmlerin en çok ses getirenleri arasındadır. Film sayesinde Kapalıçarşı, Yerebatan Sarnıcı, Beyazıt Meydanı, Ayasofya ve Sultanahmet Meydanı’na ilgi oldukça artar

(Bu yazı 6N+ Magazine dergisinin 2. sayısında yer almıştır)