“Sanat” mizah içindir…

Gada Tiyatro, Yasmina Reza’nın yazdığı, Gencay Gürün’ün dilimize çevirdiği Sanat (Art) isimli oyunu, Arkadaşlık Sanatı ismiyle sahneliyor. Oyun “anlamsız” bir tablodan yola çıkarak, üç arkadaşın aralarındaki “boşluk”larda yol alıyor.

“Sanat” mizah içindir…

HÜSEYİN SORGUN

Sanat nedir? Ne içindir? Sanatı, insanoğlunun yeryüzündeki varlığıyla birlikte gelişen ve insana ait bir olgu olarak tanımlamak da mümkün. Ancak tarihi boyunca insan, bir yandan sanatı icra eden öte yandan sanat üzerine düşünen bir varlık olmuştur. Sanatın, ortama, çağa, ülkeye, insana ve zamana dair etkileşimleri, onun farklı zamanlarda farklı bir fenomen olarak görünmesine de neden olmuştur. Sanat türleri içerisinde belki şiir kadar bireysel bir tür de resimdir. Resim, ressamının izleğinde “mana” bulur; fırça darbelerinin tuval üzerinde bir ifade biçimine, üsluba dönüşür. Bu üslubun alıcısı kimdir? Yasmine Reza, “statü” ile “resim” arasında kurduğu bir korelasyon üzerinden, üç arkadaşın “bakış”ını sınıyor. “Sanat sanat içindir” yahut “Sanat toplum içindir” tartışmasına, yazdığı oyunla “Sanat mizah içindir” diye yeni bir denklem ekliyor. 

Gada Tiyatro, Yasmina Reza’nın yazdığı, Gencay Gürün’ün dilimize çevirdiği Sanat (Art) isimli oyunu, Arkadaşlık Sanatı ismiyle sahneliyor. Farklı gelir gruplarına ait üç eski arkadaş, bir altmışa bir yirmi boyunda, beyaz zemin üzerine beyaz iki çizgiden oluşan bir Antrios tablosu için ne kadar sınanabilir? Cihat Süvarioğlu (Marc), Mehmet Solmaz (Yvan) ve Mücahit Koçak (Serge), giderek dozu yükselen bir mizah koridorunda sahneye taşıyor. Oyun “anlamsız” bir tablodan yola çıkarak, üç arkadaşın aralarındaki “boşluk”larda yol alıyor. 

 

Üç faklı “tip”, üç farklı “bakış”

Hayata belki aynı şartlarda başlamış ancak zamanla farklı gelir gruplarında ve statülerde olmalarına rağmen arkadaşlıkları devam etmiş üç kişiden bahsediyoruz. Bu arkadaşlardan Serge, diğerlerine nispeten daha çok kazanan, dermatolog doktor olmuş, kazandığı parayla “statü” satın almak isteyen ve bu nedenle kendisine bir tablo alarak bunu ispat gayretine girmiş biridir. Serge, kazancını resim koleksiyoneri olarak ispat etmek gayretindedir. Bu onun aynı zamanda yeni bir toplumsal katmana duyduğu aidiyetin de bir göstergesidir. Ancak günün birinde iki yüz bin franka aldığı tablosunu, en yakın arkadaşlarına gösterir. Tabloyu ilk gören biraz da asabi bir mizaca sahip –sakinleştirici hap kullanan- olan Marc’tır. Marc, “göremediği” iki beyaz çizgi ve arkasındaki engin beyaz fon üzerinde şekillenen bu Antrios tablosu için “bok” der. Bu tabir, Serge’yi incitir. Çünkü ona göre Marc, “eskiye özlem duyan, entelektüel ancak modern işlere mesafeli hatta tepkili ve Serge’nin yeni çevresini küçümseme eğiliminde” biridir. Marc, Serge ile yaşadığı tartışmayı, ortak arkadaşları Yvan ile paylaşmaya, onun görüşlerini almaya niyetlenir. Yvan, en trajik karakterdir. Çünkü o tam bir “tutunamayan”dır. Kendi ifadesiyle, “Hayatım boyunca tekstille uğraştım… Profesyonel hayatta hiç başarılı olamadım” der. Yeni işi kırtasiye toptancısında temsilciliktir. Çünkü evleneceği Catherine’in babası bu işi yapmaktadır ve onun yanında işe başlamıştır. O da “statü”yü bu evlilikte görmektedir. Geliri Marc ve Serge kadar değildir. Marc, onun görüşleriyle kendi “tepki”sini de doğrulamak ister. Başlarda Serge’yi büsbütün haklı bulmasa da, “doğal” bir tepkiyle karşılar bu durumu, anlamaya çalışır ve “Eğer sevdiyse… ona keyif veriyorsa… iyi de para kazanıyor” der. 

 

Arkadaşlığın “turnusolü” bir tablo…

Arkadaşlık Sanatı, bir tablo üzerinden bir “sorgulama” başlatırken, üç arkadaşın geçmişlerinden bugünlerine uzanan ve birbirlerinde eksik ve boş bıraktıkları alanlarda seyirciyi gezdiriyor. Derinlerine indikçe, “bilgi”, “para” ve “aile” arasında üçlü bir paradoks kuruluyor. Entelektüel bir adamın, paralı bir adamla “çatışması”nda, “iş hayatında başarısız ancak evlenmek üzere olan” diğer arkadaşın denkleme katılışı, sorgulamayı yalınlaştırıyor. Çünkü Yvan’ın “tablo”dan daha büyük dertleri vardır hayata dair. Evlenecektir ve giderek toplumdan uzaklaşmış iki arkadaşına nazaran, onun varlığı “sanat”ın karşısına “hayat”ı koyan bir tezat kurar. Mizah, her üçünün arasında gelişen, çelişen, uyum arayan ve nihayetinde birleşen bir ilişkiden besleniyor. 

 

Uyumlu oyunculuklar…

Arkadaşlık Sanatı, üç arkadaşın geçmişten bugüne gelişen farklı yaşam tarzları ve “statü” arayışları üzerinden, beyaz bir zemin üzerine beyaz iki çizgiden ibaret bir tablonun üzerine yansıyan “çatışma”larını sahneye taşırken, bu farklılıktan giderek derinleşen ve seyirciyi içine alan bir mizah doğuruyor. Gada Tiyatro’nun üç oyuncusunun uzun süreli sahne arkadaşlığı, aralarında bir uyuma dönüşmüş ve oyuna bu uyum yansıyor. Metni kendi içinde kıvrımlarıyla, mizahı görünür kılarak sahneye başarıyla taşıyor. Çağlar Yalçınkaya’nın yönettiği oyunun ışık tasarımı Engin Adeka’ya, müzikleri Şinasi Sırkıntı’ya ait. 

 

Oyunu Moda Sahnesi’nde seyrettim. Ancak turne mantığıyla farklı sahnelerde gösterimleri sürüyor. Sanat ve arkadaşlık denkleminde, “statü” ve “farklılıklar” üzerinden gelişen, mizahı giderek derinleşen ve seyirciyi de içine alan bu oyunu kaçırmayın.