Halikarnas Balıkçısı: Cevat Şakir Kabaağaçlı kimdir?
"Halikarnas Balıkçısı" mahlaslı gazeteci, yazar, şair, ressam Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın merak edilen hayatı...
Ş̧akir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar dizisinin karekterlerinden biri olan Halikarnas Balıkçısı lakaplı Cevat Şakir Kabağaçlı'nın hayatı merak ediliyor. Diziyle birlikte insanların en çok merak ettikleri Halikarnas Balıkçısı kimdir diye aradıkları isimlerden biri olan Cevat Şakir Kabaağaç'ın işte hayatı!
"Halikarnas Balıkçısı" mahlaslı gazeteci, yazar, şair, ressam Cevat Şakir Kabaağaçlı, Ferik Mehmed Şakir Paşa ile Sare İsmet Hanım'ın çocukları olarak 7 Nisan 1890'da Girit'te dünyaya geldi. Çocukluğu, babasının görevli olduğu Atina ve Büyükada'da geçen yazar, yazı yazmaya Robert Kolejde okurken başladı.
Oxford Üniversitesinde "Yakınçağ Tarihi" eğitimi gören Kabaağaçlı, okulunu bitirmeden 1913'te Londra’da Agnessia Kafiera adında bir İtalyan güzeline âşık olur ve onunla birlikte İtalya’ya gider. Burada resim ve Latince dersleri alır, İtalyanca öğrenir. Bir yıl sonra Agnessia’nın hamile kalması üzerine evlenirler ve İstanbul’a dönerler. Çiftin kızları Mutarra Agustina dünyaya gelir. Cevat Şakir, eşi ve kızıyla Büyükada’da ailesinin konağında yaşamaya başlar.
Birinci Dünya Savaşı ve maddi sıkıntılar
Birinci Dünya Savaşı öncesinde aile, mali zorluklarla karşılaşır. Bu durum, babası Mehmed Şakir Paşa’nın, ailenin Afyon’daki Kabaağaçlı çiftliğine taşınma kararını almasına yol açar. Ancak 1911 sonbaharında, bu çiftlikte aileyi trajik bir olay beklemektedir.
Cevat Şakir ile babası Mehmed Şakir Paşa arasında çıkan şiddetli bir tartışma, trajik bir şekilde sonuçlanır. Tartışma sırasında baba Şakir Paşa, oğlunun elindeki silahın ateş alması sonucu hayatını kaybeder. İstemeden de olsa babasının ölümüne neden olan Cevat Şakir, bu olayın ardından idamla yargılanır ancak 14 yıl hapis cezasına çarptırılır.
Solda: Babası Mehmet Şakir Paşa, annesi Sare İsmet Hanım ve Cevat Şakir Kabaağaçlı.
Sağda: Mehmet Şakir Paşa ve Cevat Şakir Kabaağaçlı.
Söylentiler ve gerçekler
Bu trajik olayla ilgili yıllar boyunca çeşitli söylentiler ortaya atılmıştır. Bir iddiaya göre, baba Şakir Paşa’nın gelini Agnessia ile zorla bir ilişki kurmak istediği, bu nedenle baba-oğul arasında tartışma çıktığı öne sürülmüştür. Ancak Cevat Şakir’in oğlu Sina, yıllar sonra verdiği bir röportajda bu iddiayı kesin bir dille yalanlamış ve şu ifadeleri kullanmıştır:
“Bu iddia kesinlikle doğru değildir. Eğer böyle bir durum olsaydı, babam bu iddiayı duruşmalarda dile getirir ve bir savunma yolu olarak kullanırdı. Oysa babam, bütün mahkeme süreci boyunca babasının intihar ettiğini savunmuştur.”
Cevat Şakir’in mektubundaki itiraf
Yıllar sonra, Cevat Şakir Kabaağaçlı, yakın dostu Azra Erhat’a yazdığı bir mektupta o gece yaşananları şöyle anlatmıştır:
“Babam çiftlikte sürekli bir suikast korkusuyla değişik tabancalar bulundururdu. O geceki tartışma sırasında babam bana ateş etti. Ben de rastgele elime geçen bir silahla ona doğru ateş ettim. Onun kurşunu bana isabet etse ölen ben olurdum, ama o öldü. Korkunç bir acı duydum ama vicdan azabı değil... O olaydan sonra kendime olan güvenimi kaybettim. Kendimi her zaman yalan gibi hissettim.”
Hapisten affa
Cevat Şakir Kabaağaçlı, yedi yıl cezaevinde kaldıktan sonra yakalandığı verem hastalığı nedeniyle 1918 yılında affedilir ve özgürlüğüne kavuşur.
Sürgün edildiği Bodrum'u çok sevdi ve Bodrum'la özdeşleşti
Cezasının 7 yılını tamamladıktan sonra verem hastalığına yakalanan Kabaağaçlı, serbest bırakıldı. Serbest kalınca İstanbul'a dönen yazar basın dünyasına girdi ve "Güleryüz", "Yeni İnci", "Resimli Gazete", "Resimli Hafta", "Zümrüd-i Anka", "Resimli Ay" gibi dergilerde yazılar yazdı, karikatürler çizdi, kapak resimleri ve desenler yaptı.
Resimli Hafta dergisinin 13 Nisan 1925 tarihli sayısında yayımlanan "Hapishanede idama mahkum olanlar bile bile asılmaya nasıl giderler." başlıklı yazısı yüzünden İstanbul İstiklal Mahkemesi tarafından yargılanan yazar, "Memlekette isyan bulunduğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmak"tan suçlu bulundu. Yıllar sonra Bodrum'a olan aşkıyla tanınacak yazarın Bodrum'a ilk gelişi, İstiklal Mahkemesi'ni kendisini üç yıl kalebentlik cezası alarak Bodrum'a sürgün etmesiyle oldu.
Neden Halikarnas Balıkçısı diye anılıyor?
Kabaağaçlı, cezasını tamamladığı 1928'de kendi arzusuyla tekrar Bodrum'a dönerek, 1947'ye kadar burada yaşadı. Bu dönemden sonra kentin antik dönemlerdeki adı Halikarnassos'tan dolayı "Halikarnas Balıkçısı" takma adıyla eserlerini yazmaya başlayan yazar, yurt dışından tohum ve fidan getirerek Bodrum'un güzelleşmesi için büyük bir çaba harcadı.
İkinci evliliğini dayısının kızı Hamdiye Hanım'la yapan yazar, sürgün yıllarında Hamdiye Hanım'dan boşanarak, Giritli bir ailenin kızı olan Hatice Hanım ile evlendi. Yazarın bu üç evliliğinden ise 5 çocuğu dünyaya geldi.
Eserlerinin konusunu tabiat, deniz, balıkçılar, balıklar ve kuşlar oluşturdu"
Cevat Şakir Kabaağaçlı, 1928'e kadar daha çok karikatür, kapak resimleri ve desenler yaparken, bu tarihten sonra giderek ressamlıktan uzaklaştı ve kendisini tamamen yazarlığa verdi. Bodrum ve çevresindeki hayat, tabiat, deniz, denizciler, sünger avcıları, balıkçılar, balıklar, kuşlar roman ve hikayelerinin konusunu oluşturdu. Bodrum'a sürgün edildiği 1926'dan sonra yazdığı deniz hikayeleriyle tanınan Halikarnas Balıkçısı'na, Kültür ve Turizm Bakanlığınca 1971 yılında "Devlet Kültür Armağanı" verildi.
Türk edebiyatının Bodrum'la özdeşleşmiş öykü, deneme ve roman yazarı Cevat Şakir Kabaağaçlı, Bodrum için yazdığı bir şiirde şu dizelere yer veriyor:
"Bodrum'da/ Yokuş başına geldiğinde/ Bodrum'u göreceksin/ Sanma ki sen/ Geldiğin gibi gideceksin/ Senden öncekiler de/ Böyleydiler/ Akıllarını hep Bodrum'da/ Bırakıp gittiler…"
İkinci Dünya Savaşı'nın sıkıntılı ve zor yılları Halikarnas Balıkçısı'nı Bodrum'dan ayrılmak zorunda bıraktı. Kabaağaçlı, "Yatağan" isimli teknesini ve evini satarak, 1947'de İzmir'e yerleşti. Buraya yerleştikten sonra "Demokrat İzmir" gazetesinde gazeteciliğe ve yazı hayatına devam eden yazar, bir süre turist rehberliği de yaptı ve İzmir'den Bodrum'a kadar Ege kıyılarını "Mavi Yolculuk" adını verdiği rotayla gezdirdi.
Cevat Şakir Kabaağaçlı, 13 Ekim 1973'te İzmir'in Hatay semtinde bulunan Merhaba Apartmanı'nda 83 yaşında kemik kanserinden dolayı hayata veda etti. Vasiyeti üzerine Bodrum'da bulunan Türbe Tepesi'ne gömülen yazarın mezarı, Halikarnas Balıkçısı Müzesi adı altında bulunuyor.
"Denizi ruhumda yaşatıyor gönül gözüyle görüyorum"
Halikarnas Balıkçısı'nın manevi oğlu Şadan Gökovalı, yazarın kendisine vasiyetini ise şöyle anlattı:
"Yazacağım bunları ama belki yazamadan giderim. Sana şimdiden söylemiş olayım. Bodrum'a gömülmek istiyorum. Bittabi orayı çok sevdim. Hayli hizmetim de geçti. Belediyeye de yazmak istiyorum ama sana söyleyeyim daha iyi. Mindos kapısı tarafında bir yere gömsünler beni, yanımda Hatice'ye de (son eşi) bir yer ayırsınlar. Sakın mermer, beton filan istemem ha... Bir taş bulun, uzunca bir taş, yazısız. Onu dikin mezarımın başına. Falanca oğlu filancaymış şu tarihte doğup şu tarihte ölmüşüm. Katiyen yazı istemiyorum, basit bir taş.
Eh bizim tekne su almaya başladı. Şatafatı da sevmem, tepelere, deniz gören yerlere gömülmem şart değil. Nasıl olsa yattığım yerden denizi seyredemem, denizi ruhumda yaşatıyor gönül gözüyle her zaman görüyorum. Suat (oğlu) sık sık ziyaret edebilmeleri için İzmir'e gömmek istediklerini söylüyor. İstemem yahu. Bodrum'u severim bilirsin. Beni ziyaret için çocuklar ara sıra da olsa gezmiş, hava almış olurlar. Zaten ben saygı duruşu isteyecek değilim ya. Balıkçı'ya bir 'Merhaba' yaraşır."
Eserleri
Yazarın yarım asırdan fazladır kaleme aldığı eserler ise şöyle:
Hikaye: "Ege Kıyılarından", "Merhaba Akdeniz", "Ege'nin Dibi", "Yaşasın Deniz", "Gülen Ada", "Ege'den", "Gençlik Denizlerinde", "Parmak Damgası", "Dalgıçlar", "Çiçeklerin Düğünü", "Ege'den Denize Bırakılmış Bir Çiçek", "Mavi Zamanlar", "Gülen Ada"
Roman: "Aganta Burina Burinata", "Ötelerin Çocukları", "Uluç Reis", "Turgut Reis", "Deniz Gurbetçileri", "Bulamaç"
Anı: "Mavi Sürgün"
Deneme: "Anadolu Efsaneleri", "Anadolu Tanrıları", "Anadolu'nun Sesi", "Hey Koca Yurt", "Merhaba Anadolu", "Düşün Yazıları", "Altıncı Kıta Akdeniz", "Sonsuzluk Sessiz Büyür", "Arşipel"
Çocuk kitabı: "Yol Ver Deniz", "Denizin Çağrısı", "İmbat Serinliği", "Nasrettin Hoca", "Gündüzünü Kaybeden Kuş", "Deniz Gurbetçileri", "Define Adası", "Tünek Ahmet"
Çeviri: "Hortlak Rikşav - Rudyard Kipling", "Uykulu Kuytu Menkıbesi - Washington Irving".