Hem ekolojik hem ekonomik: Eko Pırlanta
EKO Pırlanta’nın kurucusu Melissa Güzeliş Boyacı “Laboratuvar pırlantasının aslında gelişen endüstrinin bir parçası olduğunu sektöre kabul ettirebilmek öncelikle hedefim. Türkiye’de bu işin temsilcisi olmak istiyorum.” diyor.
MURAT CEM
Dünyanın milyonlarca yılda büyük zahmetlerle büyüttüğü pırlanta; doğa ve insan dostu yeni bir formda vücut buldu: Laboratuvar Pırlantası. Doğal elmasların yerine daha ekonomik, daha sürdürülebilir bu yeni nesil dünya mücevherini tercih eden bir tüketim dalgası dünyanın her yerine yayılıyor. Laboratuvar pırlantaları, fiziksel, kimyasal ve optik olarak doğal pırlantalarla aynı etkiyi gösteriyor ve çıplak gözle ayırt edilemiyor. Özellikle ABD, Kanada ve Avrupa ülkelerinde pazar payını her geçen yıl artıran yetiştirilmiş pırlantalar Türkiye’de de ilgi görmeye başladı. Mücevherci bir aileden gelen iki kız kardeş Melissa Güzeliş Boyacı ve Simge Güzeliş Kaynar, ülkemizde henüz çok yeni olan yetiştirilmiş pırlanta sektörüne kurdukları Eko Pırlanta markasıyla girdi. Gelecek nesile daha yaşanılabilir bir dünya bırakma ideali ile yola çıkan bu yeni nesil mücevher markasının mottosu “En Kıymetlimiz Onlar” cümlesini taşıyor. Melissa Güzeliş Boyacı ile mücevher sektörünü ve Laboratuvar Pırlantasına daire merak ettiklerimizi konuştuk.
Sohbetimize sizi tanıyarak başlayabilir miyiz?
Ben Melissa Güzeliş Boyacı. Bilinen bir mücevher markasının dördüncü kuşak temsilcisiyim. Çocukluğumda babamla işe gidip gelmekle başladı hikâyem. Yani mücevher dünyasına küçük yaşlarda adım attım. Bütün okul hayatım boyunca; lise, üniversite, okuldan arta kalan zamanlarda işyerinde geçirdim. Babamla yurtdışı fuarlara katıldım. Tabii bu durum sektörle ilgili çok büyük bilgi ve birikim elde etmemi sağladı. Üretim, tedarik, satış, pazarlama… Bu bilgileri çok küçük yaşlarda deneyimleme imkânım oldu. Üniversite de işletme bölümünü bitirdim.
Hangi üniversiteyi bitirdiniz?
Sabancı Üniversitesinde okudum. Yönetim Bilimleri Fakültesinden birincilikle mezun oldum. Okurken aynı zamanda bir şirketin içerisinde olduğum için eğitimini aldığım konuları deneyimle biliyordum. Uzun yıllar babamla çalışmaya devam ettim. Evlendikten sonra çocuklarım oldu. Değişen dünyayı göz önünde tutarak, kız kardeşimle beraber doğa dostu bir yaklaşımı benimseyen Eko Pırlanta markasını yarattık.
Yeni bir marka yaratırken motivasyonunuz neydi?
En büyük motivasyon kaynağımız çocuklarımız oldu. Benim iki evladım var. Onlara daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak anne baba olarak bizim öncelikli görevimiz. 12 yaşındaki oğlumun hayata bakış açısı beni etkiledi. Onların düşünme biçimi bir önceki nesilden çok farklı. Daha duyarlı, daha bilinçliler. Oğlumdan ve gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakmak fikrinden esinlenerek şu an dünyada çok gündemde olan laboratuvar pırlantası işine girdik.
Eko Pırlanta, ekonomik pırlantanın kısaltılmışı mı? Başka bir açılımı var mı?
Hem ekolojik hem ekonomik anlamlarına geliyor. Mottomuz da gelecek nesli baz alarak “En Kıymetlimiz Onlar” EKO’nun baş harflerini taşıyor. Biz bu işe girerken iki şeyi göz önünde bulundurduk. Laboratuvar pırlantasının “sürdürülebilir” ve “çevre dostu” olması. Biliyorsunuz “sürdürülebilirlik” bütün dünyada gündemde. Birçok sektör üretimini sürdürülebilirliğe göre yeniden yapılandırıyor. Biz de bu fikir üzerinden ilerleyip çocuklarımız adına bir adım atmış olduk. Üretilmiş pırlantalar doğal pırlantalara nazaran su tasarrufu, enerji tasarrufu sağlıyor ve doğaya zarar vermiyor.
Eko Pırlanta olarak yola çıkalı ne kadar oldu? Türkiye’de markalar daha evvel girmiş miydi?
Daha yeniyiz. Altı ay oldu. Laboratuvar pırlantası Türkiye’de de çok yeni sayılır. Daha evvel pırlanta muadili ürünler vardı. Fakat Eko pırlantalar çok da bilinmiyordu.
Altı ayda ne kadar mesafe aldınız?
Bu işe girmeden evvel benim hali hazırda bir işim vardı. Doğal pırlanta… Laboratuvar pırlantası ise farklı bir kulvar. Yeni bir girişimcilik riskli de olabilirdi. Bazı tereddütlerim vardı. Türkiye buna hazır mı? Müşteri nasıl tepki verir? gibi. Ama altı ayda çok yol kat ettik. Hem tanıtım yapmak adına hem de insanları bilinçlendirmek adına ilerledik. Ben ilerleyen dört beş sene içerisinde Eko Pırlantanın pazarını çok büyüteceğini inanıyorum. Biz ürünümüzü satmaya çalışırken aynı zamanda laboratuvar pırlantasının tanımını da yapmış oluyoruz. Geri dönüşlerimiz çok iyi.
Ne tür geri dönüşler? Yapay pırlanta ile karşılaşanların tepkisi ne oluyor?
Çok olumlu tepkiler aldık. Müşteriler bizi ziyaret edip aradaki farkı görmek, pırlantayı deneyip nasıl bir his yarattığını yaşamak istiyorlar. Genelde de “Hakikaten aynısıymış” şeklinde cevaplar alıyoruz. Satış anlamında da olumlu bir şekilde ilerliyoruz. Kısa sürede yetiştirilmiş pırlanta Eko pırlantayla eşleşti gibi bir şey…
Hedef kitleniz gençler mi? Kimler ilgi gösteriyor?
Ben gençleri hedeflemiştim ama şu an çocuk sahibi 30-40 yaşlarında hanımların ilgisini daha çok çekiyor. Çünkü herkes çok bilinçli bir şekilde hem ekonomilerine fayda sağlamak istiyorlar hem de çevreci duyarlılıkla ilgi gösteriyorlar. Eko pırlantalar ekolojik oldukları kadar ekonomikler de. O nedenle kadınların oldukça ilgisini çekiyor.
DOĞAL ELMASIN 4'TE BİR FİYATINA
Doğal pırlantayla Eko pırlanta arasında fiyatlar nasıl değişiyor?
Genelde bir karat ve üzeri taşlarda laboratuvar pırlantalarında doğal pırlantalara göre fiyat avantajı oldukça fazla. Bir oran belirtmek gerekirse doğal pırlantanın dörtte bir fiyatına laboratuvar pırlantası alabiliyorsunuz.
Siz bu pırlantaları nereden satıyorsunuz? Mağazalardan mı?
Online satışımız var. Ayrıca müşterilerimiz satış ofisimizden randevu alabiliyorlar. Henüz mağazalaşmayı düşünmüyoruz. Biz bu markayı yeni nesil mücevherci olarak kurguladık. Paketlemelerimizde dahi geri dönüştürülmüş malzeme kullanıyoruz. Ekolojinin altını çiziyoruz. Bu konseptte bilinen bir perakende mağazası gibi satış yapmaktan ziyade kendi kurguladığımız bir pazarlama yöntemiyle bunları tüketiciye sunmayı düşünüyoruz. Ama onlar henüz şu an hazırlık aşamasında. ”Bir mağaza açalım, içine ürünlerimizi koyalım. Sonra da müşteriyi bekleyelim”den farklı bir şey yapmak istiyoruz. Yeni nesil bir mücevherci olarak tanıtım ve pazarlamamız da yeni nesile uygun olacak.
Laboratuvar pırlantası bizde yeni de dünyada nasıl?
Dünyada çok da yeni değil. Elli senelik bir geçmişi var. Özellikle Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerinde Pazar payı hızla yukarı çıkıyor. Yakınlarda bir istatistik yayınlandı. Amerika’da doğal pırlantayla yapılan evlilik tekliflerinde azalma yaşanırken laboratuvar pırlantasıyla yapılan evlilik teklifleri artıyor. Gelişmiş ülkelerde büyük talep var.
Biliyoruz ki doğal pırlantalar milyonlarca yılda oluşuyor. Laboratuvar pırlantası ne kadar sürede üretiliyor? Nasıl bir yöntem kullanılıyor?
Biliyorsunuz pırlanta, karbon atomlarının bir araya gelmesinden oluşan bir doğal kaynak aslında. Bir pırlantanın oluşabilmesi için karbon atomlarının yerin 150 km altında yüksek ısı ve basınç altında bir araya gelmesi ve sıkışması gerekiyor. Yetiştirilmiş pırlanta için iki yöntem kullanılıyor. Birincisi doğal pırlanta oluşum şartlarının laboratuvar ortamında yaratılması yoluyla. Karbon atomları basınç ve ısı altında sıkıştırılarak pırlantaya dönüştürülüyor. Laboratuvar ortamında bir hafta on günlük gibi bir sürede bir karat taş elde edilebiliyor. Teknoloji geliştikçe bu süre daha da azalıyor. İkinci yöntem ise bir reaktörün içerisine doğal pırlantanın bir katmanı alınıp konuluyor. Basınç ve ısı altında bu taş büyütülerek pırlantaya dönüştürülüyor. Pırlantalar yalnızca mücevher sektöründe kullanılmıyor. Cep telefonundan uçaklara, uzay teknolojisinden otomobillere birçok sektörde hammadde olarak elmas kullanılıyor. Sonradan üretilmiş pırlantalar buna da katkı sağladı.
Doğal pırlanta ile laboratuvar pırlantası nasıl ayırt ediliyor? Pırlanta alırken nasıl bir yol izlenmeli?
Deneyimli bir göz bile bunu ayırt edemiyor. Ancak makinalarla bu mümkün. İkinci sorunuza gelecek olursak öncelikle mücevher alışverişi yapılan yere yüzde yüz bir güven olması gerekiyor. Biz sattığımız ürünün sonradan üretilmiş pırlanta olduğunu deklare ediyoruz. Pırlantalar zaten sertifikalı olarak satılıyor. Ürünlerimizin uluslararası sertifikası var. Karatı, rengi, kesimi ve berraklığı gibi bilgiler yer alıyor.
Ürünlerinizi kim tasarlıyor?
Tasarımlarımızda kız kardeşim Simge Hanımın imzası var. Değişik altın renkleriyle ürünlerimizi kombinleyerek gündelik yaşama sokmak istiyoruz pırlantayı. Biz mücevherlerin kişiler tarafından gün içinde de kullanılmasını istiyoruz. Kasalarda saklayıp tutmak yerine her gün kullanabileceğiniz bir işlevsellik kazandırıyoruz. Yeni trende ve ihtiyaçlara uygun tasarımlar yapıyoruz. Sarı, kırmızı ve beyaz altın ile kombinleyerek farklı tasarımlar ortaya çıkarıyoruz.
Kişiye özel tasarımlar da yapıyorsunuz sanırım?
Fiyat avantajı olduğu için kendi doğal pırlantası olabiliyor kişinin, seyahatlerinde yüksek meblağlı pırlantayı yanında taşımak istemiyor. “O takının aynısını laboratuvar pırlantalı yapar mısın?” şeklinde talepler de alıyoruz. İsteklerini yerine getiriyoruz. Müşterilerimizin kendi istedikleri tasarımları da yapıyoruz. Altyapı olarak üretim yapan bir mücevher firmasından geldiğimiz için bu tür taleplere hemen cevap verebiliyoruz.
Siz laboratuvar pırlantalarını yurt içinde mi satıyorsunuz?
Şu an daha çok yurt içi ağırlıklı çalışıyoruz. Yurt dışından da talep var. Ayrıca turist müşterilerimiz oluyor. Yabancıların zaten bilgisi var. Onları sadece taşlar arasından seçmeye ikna etmek kalıyor. .
Son olarak uzun vadeli hedefleriniz neler?
Öncelikli olarak ben Türkiye'de bu işin temsilcisi olmak istiyorum. Bunu tanıtan, yayan kişi olma görevini üstlenmek istiyorum. Bu pırlantaların aslında korkulacak bir şey olmadığını insanlara bıkmadan usanmadan anlatacağız. Labaratuvar pırlantasının aslında gelişen endüstrinin bir parçası olduğunu sektöre kabul ettirebilmek öncelikle hedefim. Özetleyecek olursam öncelikli hedefim pazarı Türkiye'de yayıp genişletmek. Ve daha sonrasında hayata geçirmek istediğim yeni pazarlama stratejisiyle bunları pazara yoğun bir şekilde sokabilmek