İlhan Sami Çomak: Cezaevinde en çok özlediğim şeylerden biri gerçek karanlıktı
30 yılı aşkın bir sürenin ardından özgürlüğüne kavuşan şair İlhan Sami Çomak, cezaevinde geçirdiği yılları ve tahliyesinden sonraki hayatını anlattı.
MURAT CEM
Bingöl’ün Karlıova ilçesinde dünyaya gelen İlhan Sami Çomak, 1994 yılında henüz 21 yaşındayken İstanbul’da gözaltına alındı. "Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak" suçlamasıyla müebbet hapis cezasına çarptırılan Çomak, tam 30 yıl, 96 gün ve 5 saat boyunca özgürlüğünden mahrum kaldı.
Şiirle yaşama tutunmak
Cezaevinde geçen yıllarını Gazete Duvar’ın Youtube kanalına anlatan Çomak, şiire yönelmesinin hayatını anlamlandıran bir dönüm noktası olduğunu söyledi. "Karanlığı, geceyi ve sessizliği özledim. O dingin anları, cezaevinin sürekli izlenen dünyasında yaşayamıyorsunuz. Şiir bana bu dünyadan bir kaçış sundu," dedi.
Çomak, özgürlüğe kavuşmanın karmaşık bir hissiyat yarattığını dile getirdi. Tahliyesinin ardından ailesinin yanına, İzmir’e dönen şair, dış dünyanın hızına alışmaya çalışıyor. "Her şey çok değişmiş. Kendimi yeniden keşfediyorum. Ama şiir yazmak bu dünyayla bağımı hep korudu. Şiirlerimde ben hep dışardaydım. Bu benim hayatımı kolaylaştırdı" dedi.
İlhan Sami Çolak’ın röportajından öne çıkan başlıklar şöyle:
Hakan Şükür gol attı, işkence bitti
Gözaltında bulunduğum 19 gün boyunca ağır işkencelere maruz kaldım. Aç bırakıldım, susuz bırakıldım ve sevdiklerimin ölümüyle tehdit edildim. Düz askıya alınmıştım. O sırada işkencecilerden biri, “Oğlum, dua et Galatasaray gol atsın. Anam avradım olsun, gol olmazsa seni indirmem,” dedi. Galatasaray'ın gol atması için büyük bir umutla dua etmeye başladım: "Allah'ım, gol olsun. Allah'ım, gol olsun." Rakip takım çok direniyordu, ama sonunda Hakan Şükür gol attı. Adam sözünü tuttu ve beni indirdi.
Şiirlerimle dışardaydım
Uzun süre cezaevinde kalacağım ortaya çıkınca bir şeyler yapma, kendime bir iş ya da bir uğraş bulma ihtiyacı hissettim. Şiir, bu konuda tam da aradığım şeydi aslında. Yazmaya başladım. İlk başta yeterli olmadı, ama vazgeçmedim. Tekrar tekrar yazdım, yeniden denedim. Gönlüme göre olmayan metinler ortaya çıktı, ama sonunda sabır, hayal gücü ve biraz da yetenekle bir şeyler yaratabildiğimi fark ettim… Şiirlerimle ben yaşadıklarımı duyurdum. Büyük acılar, haksızlıklar yaşayan insanlar var onlar duyuramıyor. Benim durumumda olup yüzlerce haksız yere yatan insanlar var.
Gerçek karanlığa büyük bir özlem..
Cezaevinde doğal karanlık yoktu. İnsan gün dönümlerini, ay tutulmasını göremiyor, güneşin doğuşunu seyredemiyordu. Zamanla karanlığa dair büyük bir özlem oluşuyor. Normalde insanlar karanlığı pek sevmez, ama cezaevindeyken en çok özlediğim şeylerden biri gerçek karanlıktı. Gün dönümlerinin sonucu olarak ortaya çıkan o doğal karanlığı, cezaevinde çok arıyordum. Cezaevi, sürekli gözetim ve gözlem altında tutma amacıyla sürekli aydınlatılıyordu. Havalandırma alanlarını dahi aydınlık tutmak zorundaydık; perde çekerek ışığı kesmeye çalışıyorduk. Bu yapay aydınlık, insanın uyumasını bile zorlaştırıyordu. Tuhaf şekilde, yapay karanlıktan çıkıp gerçek karanlığı özler hale gelmiştim.
-Ben içeri girdiğimde cep telefonu yoktu internet yoktu. Her şey yeni geldi bana ama bunu çok yadırgamıyorum.
Özgürlük nedir?
Özgürlük sanırım gecenin bir vaktinde çıkıp dışarıda yürüyebilmektir. Özgürlük durmadan yürüyebilmektir. Sevdiklerine sınırsız bir şekilde dokunup onu öpebilmektir. Özgürlük karanlık bir odada uyuyabilmektir. Kuşların sesini duyabilmektir.