Osmanlılar ve Macarlar ilk kez Türkçe’de

VakıfBank Kültür Yayınları’nın okura sunduğu “Osmanlı ve Macarlar” Macarca, Türkçe ve Almanca kaynaklardan yola çıkılarak hazırlanan, iki milletin geçmişi hakkında diplomatik, askeri, sosyal ve kültürel bağları inceleyen titiz bir çalışma olarak öne çıkıyor. Tarih profesörü Sándor Papp tarafından Türkçe kaleme alınan eser, okurlara yeni bir bakış açısı kazandırıyor.

Osmanlılar ve Macarlar ilk kez Türkçe’de

VakıfBank Kültür Yayınları’nın (VBKY) Türkçe’de ilk kez okura sunduğu “Osmanlı ve Macarlar”, Türk-Macar tarihindeki diplomatik, askeri, sosyal, kültürel ağları ve bunların etki ve sonuçlarını inceliyor. Eser, Macaristan’daki Szeged Üniversitesi'nde Ortaçağ ve Erken Yeni Çağ Macar Tarihi Bölümü ve Altayistik Bölümü bölüm başkanı olan tarih profesörü Sándor Papp tarafından Türkçe kaleme alındı. Macarca, Türkçe ve Almanca kaynaklara başvurularak hazırlanan kitap, 13 bölümden oluşuyor. 

 

Türk ve Macar halkının uzun zamandan beri cereyan eden tarihi münasebetleri üzerine yapılan tetkikatlar, çağdaş, modern metotları kullanan çeşitli araştırmaların konusu olarak yaklaşık yüz elli sene önce başladı. Sándor Papp’ın son yirmi yılda Türkçe olarak farklı kitaplarda yayımlanan makaleleri, Osmanlı-Macar ortak tarihinin erken döneminden çağdaş ilişkilere kadar önemli her dönem ve konudan seçilerek derlendi. 

 

Fatih Sultan Mehmet ve İstanbul’un fethi

 

İstanbul’un fethi, 14’üncü yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti’nin Balkan Yarımadası’ndaki ilerleyişinin Macaristan’ın siyasi ve askeri konumunu doğrudan etkilemesi hasebiyle Macar tarih literatüründe çok ilgi gösterilen bir mesele olarak yer alıyor. Tarihçi Sándor Papp kitapta şunları anlatıyor: “Bizans İmparatorluğu’na destek sağlanması ve aynı zamanda Osmanlıların Avrupa’dan çıkarılması gibi konular, Macar Kralı Büyük (Anjou) Layoş hakimiyetinden İstanbul’un fethine kadar Macar siyasi ilkelerinin bir parçası haline gelmiştir. Buna ek olarak Macar tarih yazıcılığının şehrin kuşatması konusuyla nispeten daha az meşgul olduğunu da ifade edebiliriz. Bunun nedeni ise Bizans felaketinden kısa bir süre sonra Fatih Sultan Mehmet’in Macaristan’ın güneyindeki en ehemmiyetli kilit kalesi olarak kabul edilen Belgrad’ı kuşatması olabilir.”

Kitaptan

“Fessler, yazılan kaynaklara dayanarak gökyüzünde meydana gelen sıra dışı bir olaydan da bahseder. Bu sıra dışı olayın şehrin kısa zamanda fethedilmesinde bir rol oynadığını belirtmiştir. Kuşatmanın ellinci günü, Mayıs’ın 25’inde şehrin üstünde parlak bir ışığın yükseldiği görülmüş; ilahi bir güç olarak algılanarak şehrin koruyucu meleğiymişçesine değerlendirilmişti. Türkler gökyüzünde beliren bu alametten çekinerek, Padişah’tan kuşatmanın kaldırılmasını rica etmişler. Hatta Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın da aynı kanaatte olduğu söylenmektedir. Ertesi gün, gece yarısından evvel bu parlak ışık kaybolmuş ve Zaganos Paşa’ya kuşatmaya devam etmesi emredilmiştir.”