"Tasarımlarımda doğadan ilham alıyorum"

Gün doğumlarını ve gün batımlarını kaçırmak istemediğini belirten mücevher tasarımcısı Ayşe Rodoslu, doğanın hayatının önemli bir parçası ve ilham kaynağı olduğunu söylüyor

"Tasarımlarımda doğadan ilham alıyorum"

Ayşe Rodoslu… Bir mücevher tasarımcısı. 2011 yılından beri kendi tasarımlarını yapıyor. Tasarıma ilk olarak, yaptığı resimlerde kullandığı figürleri mücevher formunda tasarlayarak başla­mış. Gemological Education & Certification Institute Milano’da tasarım eğitimi ve Harmony Akademi İs­tanbul’da taş eğitimi almış. 12 yılda 38 koleksiyona imza atan Ayşe Rodoslu’yla mücevher tasarım yolcu­luğunu konuştuk.

MURAT CEM

muratcem@6nmagazine.com

Mücevher tasarımı yolculuğunuz nasıl başladı?

İlk olarak yaptığım resimleri takı formuna uyarlaya­rak kendi takılarımı tasarlamaya başladım. Nar, lale, semazen bunların en önemlileri. Usta ellerden güzel işler çıktığını görünce bu iş beni cesaretlendirdi ve heyecanlandırdı.

Bu konuda bir eğitim aldınız mı?

Milano’da Gemological Education & Certification Ins­titute’de tasarım; Harmony Akademi’de taş eğitimleri aldıktan sonra kendi tasarımlarım usta ellerde hayat buldu. Tabi ki en iyi eğitimi bu ustaların atölyelerinde deneyimlerini paylaşarak aldım.

Sizi mücevhere çeken neydi?

Her kadın gibi ben de mücevherleri seviyorum ve üzerimde görmek istediğim takıları tasarlama fikrin­den yola çıktım. Ama bu takıları benimle aynı zevki paylaşan başka insanların üzerinde görmek beni daha çok heyecanlandırıyor.

Mücevher tasarımcılarına baktığımızda usta çırak ilişkisini de görüyoruz. Sizin de ustalarınız oldu mu?

Elbette beni bu işte özellikle ilk başladığım yıllarda yönlendiren insanlar oldu.

Ustalardan söz edince Kapalıçarşı’dan söz etmemek olmaz. Birçok tasarımcının kariyerine Kapalıçarşı’da başladığını görüyoruz. Yolunuz Kapalıçarşı’ya düştü mü?

Kapalıçarşı benim en önemli ilham kaynağım ve ken­dimi en iyi hissettiğim yer. Tüm üretimlerimiz Kapalı­çarşı’daki atölyemizde gerçekleşiyor.

İlk tasarımlarınızı kimlerle paylaştınız? Nasıl tepkiler aldınız?

İlk tasarımlarımı bu sektörde çok deneyimli dostlarım ve yakınlarımla paylaştım. Çok olumlu ve beni motive eden tepkiler aldım. Bu olumlu tepkiler beni tasarım hayatımın başlaması konusunda cesaretlendirdi.

İlk koleksiyonunuzu ne zaman oluşturdunuz?

İlk koleksiyonumu 2010 yılında oluşturdum. Yakut ve siyah pırlantalarla süslediğim semazen figürü ilk tasarımım. İlk koleksiyonum ise Anadolu’da kullanılan motiflerden oluşuyordu.

Tasarım ve üretim tek kişilik bir çalışmanın eseri mi? Tasarım hangi aşamalardan geçerek ürüne dönüşüyor? Süreç nasıl ilerliyor?

Mücevher tasarımı ve üretimi çok kapsamlı bir süreç.

* Fikir

* Tasarım

* Tasarımın paralelinde madene şekil verilmesi

* Madenin tesviyelerinin yapılıp son haline getirilmesi

* Varsa taşların mıhlanması işçiliği

* Cilalanması

Bunlar rutin işlemler, bunun dışında birçok özel işlem gerektiren mücevherler de yapılıyor. Mine işçiliği, kalem işçiliği, rodaj ve benzeri. Yani bir tasarımın yolculuğu tasarımla kalmıyor hatta bundan sonra başlıyor ve bu da tamamen bir ekip işi.

Yaratım sürecinde ilham kaynaklarınız neler?

Doğada olmak hayatımın önemli bir parçası ve ilham kaynağım. Örneğin gün doğumları ve gün batımlarını mümkünse hiç kaçırmak istemem. Son iki koleksiyon böyle çıktı. Zeytinin mucize bir ağaç olduğunu düşünüyorum ve bir “Zeytin Dalı” koleksiyonu yapmazsam olmazdı. Bahçemde çiçeklerle uğraşmak ve onlarla vakit geçirmek en çok keyif aldığım uğraşlardan biri. Papatyalar ve diğer çiçek koleksiyonları böyle çıktı. Şanslıyım çünkü yaşam tarzım aynı zamanda tasarımlarımı şekillendirdiği için iş ve özel hayatım birbirini tamamlıyor ve bu da çalışmamı çok zevkli bir hale getiriyor. 12 yıldır 38 koleksiyona imza attım.

Bir Ayşe Rodoslu tasarımını nasıl fark ederiz?

Yakınlarım bana ‘tasarımların da sana benziyor” di­yorlar. Tasarım yaşam tarzımı, duygularımı, beğeni­lerimi ortaya koyduğum bir alan olduğu için. Denizi çok sevdiğim için bir deniz koleksiyonum var. Turkuaz her yaz koleksiyonumun ayrılmaz parçası. Abartısız parçaları seviyorum ve tasarlıyorum. Tasarımlarımda kişiye mutluluk ve güven veren, birçok kaynağa göre bağışıklık sistemini destekleyen moral ve motivasyon kaynağı yakut ile; aşkın ve sadakatin taşı olan zümrüt; gücün ve umudun sembolü safir tasarımlarımı süsle­yen başlıca taşlar. Elbette tüm mücevherlerin olmazsa olmazı ve tüm ışıltısıyla göz kamaştıran ölümsüz aşkın ve sevginin simgesi yüzyılları bulan oluşum süreciyle geçmişi geleceğe bağlayan pırlanta da daima tasarım­larımı süsler. Aynı zamanda insan tarafından bilinen en eski taş, kralların şanslı taşı, negatif enerjiye karşı kutsal bir taş olduğuna inanılan turkuaz ve hayatın ve kararlılığın sembolü olan mercan tasarımlarıma anlam­larıyla ve zarafetleriyle renk kattığına inandığım taşlar.

Mücevher markalarına ürün tasarlıyor musunuz? Kişiye özel tasarımlarınız var mı?

Şimdiye kadar olmadı ama neden olmasın. Kişiye özel tasarım yapıyorum.

Yeni koleksiyonunuzda neler var?

Yeni koleksiyonumda aşkın ve sadakatin simgesi me­nekşe figürü var. Tamamen el işçiliği ile üretiliyor. 14 ayar altın ve blue topaz kullandık.

(Bu röportaj 6N+ Magazine'in ilk sayısında yayımlanmıştır. Derginin dijital sürümüne şu adresten erişebilirsiniz. https://www.6nmagazine.com/edergi )